Roman

CEMAL SÜREYA “AŞKIN SUÇLARI”NI ANLATIYOR…

17.08.2021
CEMAL SÜREYA “AŞKIN SUÇLARI”NI ANLATIYOR…

Türk şiirinin en büyük şairlerinden Cemal Süreya, Marquis de Sade’ın üç öyküsünü buluşturan “Aşkın Suçları”nı anlatıyor;

“Aşkın Suçları, Türkçede Sade’dan yayımlanmış ilk eser oluyor. Lamartine’in, Baudelaire’in, Swinburne’ün, Lautréamont’un, Nietzsche’nin, Puşkin’in, Dostoyevski’nin, Kafka’nın, Apollinaire’in başucu kitaplarından biri de buydu. (…)

 Avrupa’da çıkmış hemen bütün baskılarda eserin başına Sade’ın ‘Roman Üstüne Düşünceler’ başlıklı yazısı konmakta, sonuna da ilk baskıdan sonra Villeterque adlı bir yazarın Aşkın Suçları’nın ahlaksız bir kitap olarak eleştirmesine karşı Sade’ın verdiği cevap eklenmektedir.

‘Roman Üstüne Düşünceler’ yazısında Marquis de Sade romanı şöyle tanımlıyor: ‘İnsanların hayatındaki en garip serüvenler esas alınarak meydana getirilmiş imgelem eserlerine roman denir.’ Sonra roman kelimesinin etimolojisi üstünde duruyor; roman türünün (o sıralarda yeni bir edebiyat türüydü roman), hangi ulusların kaynaklarında daha zengin bir görünümde olduğunu araştırıyor. ‘Roman yazma sanatının kuralları nelerdir?’ sorusuna cevap arıyor. Sade’a göre bu soruya bir karşılık bulmadan önce başka bir soruya, ‘Roman neye yarar?’ sorusuna bir cevap aramaya çalışmalıyız. Neye yarar roman? Sade şöyle diyor bu konuda: ‘Neye mi yarar? Bu soruyu yönelten ikiyüzlü, sapık kişileri türlü yönleriyle anlatmaya, onların ıcığını cıcığını çıkarmaya.’ Bu sözü boşuna söylemiyor Sade. O, dramatik sanatta iki kaynak görmektedir: acıma ve zulüm.

Romanın ayırıcı niteliğini bu iki temel insani yönsemede bulmak istiyor. Böylece kendi felsefesi ile anlatımı arasında bir tutarlılık kurmak istiyor. Hatta bir iç içelik. Örflerin ve âdetlerin yüzer yıllık çizelgelerini yaparsak bunların zaman içinde nasıl bir değişim geçirdiklerini görürüz. Bu değişiklikler sadece zamana göre değil, yere göre de büyük farklar göstermektedir. Bu yüzden örfler ve âdetler insanda ikinci bir tutum meydana getirmektedir, sahte bir davranış bütününün yapılaşmasına sebep olmaktadırlar. Romancı ise bu kabukların altını merak etmelidir. İnsanların maskelerini indirerek incelemelidir(…)

Sade’a göre çevremizde biriken pislikleri, rezaletleri iyice anlatmadan iyiyi belirlemenin bir olanağı yoktur. (…) Sözgelimi Simon de Beauvoir’a göre: ‘Aslında kendini yazılarında savunurken ileri sürdüğü fikirlerin tam tersini düşünmektedir; iyinin aldatmağını kavramamış okurlara kötünün tatlarını aşılamaya çalışmaktadır.

Aşkın Suçları’ndaki hikâyelerde ince bir eğleni var. Ve bu eğleni tutumu, onun sayıklamalarını yıkmayacak şekilde gelişiyor. (…) İlkelliği içinde büyüyen, tatlanan, yakamızı bırakmayan bir anlatımı var. Sade’ın bütün eserleri böyledir…”

“Aşkın Suçları”nı Cemal Süreya’nın çevirisiyle buradan inceleyebilirsiniz.

 
Roman

 


Diğer Blog Yazıları

Tümünü gör