Dünya büyük bir mülteci krizinin ortasında. Yaşanan ilk büyük çaplı kriz değil bu –büyük ihtimalle son da olmayacak– ama daha önce karşılaşılmamış boyutlarda. BM Mülteci Örgütü’ne göre dünyada 65,6 milyon kişi küresel olarak yerinden edilmiş; 22,5 milyon mülteci, 10 milyon da vatansız insan var. Mültecilerin yarısından fazlası 18 yaşının altında.
Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Ama köle ticareti, Sanayi Devrimi ve dünya savaşlarıyla 18. yüzyıldan itibaren özellikle artış gösteriyor. İnsanlar maddi sıkıntılar yüzünden, daha iyi bir yaşam ümidiyle göç edebiliyor. Savaştan kaçıyor, insan ticaretine kurban gidiyor, sürgüne gönderiliyor... Gönüllü de olabiliyor tabii göç, bazen okumaya gidiliyor bazen çalışmaya. Hatta bazen geçici olarak gittiği bir yerde kalıveriyor insan, kök salıyor.
Biz de Dünya Mülteci Günü’nde evinden, yurdundan olan herkesi anmak adına bizi bilmediğimiz dünyalara yakınlaştıran, empati kapasitemizi artıran edebiyata dönüyor ve göç hikâyeleri anlatan bazı kitapları sıralıyoruz:
Göçmenler, W.G. Sebald
Amerika’da, Susan Sontag
Kenan Çobanları, Halide Edib Adıvar
Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura, Ayfer Tunç
Amerikana, Chimamanda Ngozi Adichie
Zühre Ninem, Kemal Bilbaşar
Bir Katilin İtirafları, Joseph Roth
Gidiyor, Gitti, Gitmiş, Jenny Erpenbeck
Ölüler Evinden Notlar, Fyodor Dostoyevski
Yağsın Yağmur, Paul Bowles
Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran
Mıntıka, Mathias Enard
“Bıraktığım İstanbul”, Ziya Osman Saba
Geniş, Geniş Bir Deniz, Jean Rhys
Paris ve Londra’da Beş Parasız, George Orwell
İstanbul Kırmızısı, Ferzan Özpetek