Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye kitabının toplatılmasından sonra aydınların dayanışması da, sesi de yükselmeye başlar. ’90’ların ortalarıdır, yeni dünya düzeni toplumsal kimyayı değiştirmeye başlar ama o geçmiş darbeler henüz insanımızın başını tümüyle eğememiştir. Kitabın toplatılmasından sonra Türkiye PEN Yazarlar Birliği, “Düşünce Özgürlüğü ve Özgürlük Şiirleri” başlıklı bir toplantı düzenler. Burada yapılan açılış panelinde dernek başkanı Şükran Kurdakul’un yanında Toktamış Ateş, Türkel Minibaş ve Erdal Öz de konuşurlar. Baskının, kitap toplatmanın ve “yakma yoluyla imha” kararlarının ardından gelinen noktayı Erdal Öz net biçimde açıklar: “Suç sayılan bir şeylerin üzerine giderek suç işleyelim.” Aynı yıl içerisinde yeni bir kitap gelir böylece: Yine Düşünce Özgürlüğü, Yine Türkiye.
Kitaptaki yazısında Yaşar Kemal şunu söylüyor:
Artık basın devletin buyruğuna geçmiş, birtakım gazeteciler, milliyetçiliğiyle büyük ün salmış birtakım milletvekillerinden de, parti başkanlarından da daha çok, suyu kurutmasıyla ün salmış generali bile geçtiler. Bu vatan artık onlardan sorulur oldu.