Aman Yarabbi, Köprü, Köprü... Bunu şimdi birdenbire ne kadar, ne kadar sevdi. O üzerinden binlerce defa geçmiş olduğu yer; bu serilmiş, ölmüş hayatıyla, elini kaldırmanın bile acı verdiği şu haliyle
“O zaman boynunu bükerek bütün bu parlak hülyaları, bütün muhteşem emelleri doğuran gençliğin sırf bir yalandan ibaret olduğunu tasdik ediyordu: serap, serap... Bütün gençlik emellerinin güzellikleri
Bu kadar aydır en ateşli bir aşkla temas etmiş, en samimi bir hayatla yaşamıştı. Hâlâ neydi, nasıl bir kadındı, bunu bilmiyordu. Hatta hissiyatına, heveslerine dahil olmak mümkün olamamıştı. Her teşe
Bu kadar aydır en hararetli bir aşkla temas etmiş, en samimi bir hayatla yaşamıştı. Hâlâ neydi, nasıl bir kadındı, bunu bilmiyordu. Hatta hissiyatına, hevesatına hulul etmek mümkün olamamıştı. Her te
Ah, ne oldu, şimdi bu emeller neredeydi? Bütün bu emellerin yerine yalnız çirkin bir hayat hakikati, bütün renksizliğiyle, bütün manasızlığıyla yerleşmişti. Lakin bu gençlik, bütün bu emellere bu kad
Zaten hayatın zevkinde, eleminde o başka ne bulmuştu ve ne bulacaktı? Eziyet, daima eziyet, sonsuza kadar eziyet değil mi? Herkeste böyle miydi, diye merak etti, hayır, mesela şu geçenlerin hepsi onu
“Bence Eylül, tek başına, bir yazarın ismini edebiyat tarihine silinemeyecek şekilde nakşetmek için kâfidir.”Halid Ziya UşaklıgilFakat her şey boş değil mi? Ne olsa, ne yapılsa kış gelmeyecek mi?...
“Bence Eylül, tek başına, bir yazarın ismini edebiyat tarihine silinemeyecek şekilde nakşetmek için kâfidir.”Halid Ziya UşaklıgilFakat her şey boş değil mi? Ne olsa, ne yapılsa kış gelmeyecek mi? Ya