Dünyada yazarak var olmak çok özel bir deneyim. O maceranın kendisinden ses vermek gerek. Bu yolculuklara neden çıkıldığını, bütün bunları niye yaptığınızı anlatmalısınız, sonuçta bu da halüsinasyon
Burnun büyüdü mü İnci? Hani Pinokyo’nunki gibi... Sen anlatmıştın, Pinokyo diye bir kukla varmış. Yalan söyleyince burnu uzuyormuş. Yalan söylersen senin de burnun büyür demiştin bana.
Annem de görmüş babamı. Ağlayıp gözlerini perdeye silmiş. O leke kaldı orada. Ortası koyu, kenarlara gittikçe duman gibi açılıyor. Bilmiyorlar bunu. Acıdan leke çıkmaz. Acı zaten yerinden kalkmaz. Ta
Narlı Bahçeyi arıyordum. Hangi coğrafyaya ait olduğunu bilebilsem yollara düşmeye hazırdım. Ama bir türlü hatırlayamıyordum: Batıda mıydı Narlı Bahçe, doğuda mı? Uzun yolların ucunda mıydı, burnumun
Burada bir sokak var. Uzun, ağaçsız ve derin derin uyuyan arabalarla dolu karanlık bir sokak. Birazdan gün, süt mavi örtüsünü sokağın üzerine serecek, evler ağaracak. Gün, köşeden sokağa girecek. Sah
Bana Yusuf’u soruyorsun öyle mi? Sana onu anlatayım, anlatayım da, önce başka bir şey anlatayım. […] Yusuf, kuyuya atılmış bir taştır, değil kırk akıllı, milyon kere milyon akıllı o taşı çıkaramamışt