Geçen kuşaklardan sonra öykü edebiyatımızda derin bir iz bırakmaya aday hangi öykücü geldi, diye sorulursa ben kendi payıma ilkin Cemil Kavukçu’yu söylüyorum.
On dokuzuncu yüzyıl Brezilya’sının derinliklerinde Canudos adlı bir yer vardır; dünyanın bütün lanetlilerinin; hayat kadınları, dilenciler, haydutlar ve her tür paryanın evidir burası. Tarih ve meden
Arkadaşlık yıllarımız benim için büyük özgürlük yılları oldu. Olduğum gibi olabildiğim; uğurböceklerini umursamayan, her zaman nereye gideceklerini, ne yapacaklarını bilen, daima ulaşacakları hedefle
Kör olsaydım neleri yitirirdim sonsuzca? Sağır olsaydım ya da dilsiz? Burnum hiç mi hiç koku almasaydı ne yapardım? Kolsuz biri olmak nasıl bir şeydi acaba? Bense yürüyemiyordum, ayaklarım yok hükmün
Yoksulların hakikatli düşmanı yazı! Seni pılık pırtık hayatımızın muammasını daha da koyulaştırmak için kullandım.
Buzdan Kılıçlar üç kardeşin; Hazmi, Mesut ve Halilhan ile onun en yakın dostu Gogi’