Gérard’ın araştırma yapmak için geldiği Quartfourche Şatosu, genç adamı romantik bir serüvene davet eder. Şatonun küçük sakini Casimir, geçmişe açılan bir kapının anahtarıdır. Gérard, çocuğun annesin
Bak oğlum, dedi. İnsan dediğin yozdur. Hem de Kayacık kayasından daha karadır yüzü. İnsan ne işe yarar? Bir boka yaramaz. Ama karga dediğin mübarek hayvandır. Onu bunu ayırmaz, bulduğunu yer. Sonra b
Orada oturmuş her şeyi tersine çevirebilir miyim, diye düşünüyordum. Bu mümkün müydü? Altımda çırpınan suya baktım. Dipteki midyelere, sağa sola kıvrılan yosunların arasında gizlenen küçük balıklara
Mavi, bir özel dedektif. Müşterisi Beyaz için Turuncu Cadde’de oturan Siyah’ı izleyip hakkında ayrıntılı rapor yazmaya çalışıyor. İnsanların sadece renklerle var olduğu, kimin gerçek, kimin hayal ürü
“Sabah ezanı okunurken Aliye’nin yanında dalmış olanların üçü de uyandılar. Aliye hâlâ dalgın; hâlâ geçen korkunç saatlerin damarlarında tutuşturduğu humma, sarı, hasta yüzünde kızıl dalgalarla dolaş
“Sabah ezanı okunurken, Aliye’nin yanında dalmış olanların üçü de uyandılar. Aliye hâlâ dalgın, hâlâ geçen korkunç saatlerin damarlarında tutuşturduğu humma; sarı, hasta yüzünde kızıl dalgalarla dola
Yekta Kopan, 2000 yılında yayımladığı ilk kitabı Fildişi Karası’nda öykücülüğünün hemen tüm ana çizgilerini ortaya koymuştu: yalın, pırıl pırıl bir Türkçe, ince, duyarlı bir ruh hali ve olay örgüsünü