Hissedilen ne lodos sıcağıydı ne de kavurucu bir sıcak; yalnızca sıcaktı. Sanki esintiye, kenar mahallelerin sararmış duvarlarına, çimenlere, el arabalarına, kapılarında yolcuların üzüm taneleri gibi
Ve sen... Kör Mehmet’in damadı. Hele sen! Niye öyle tiksinerek bakıyorsun yüzüme? Öldürdüm evet seni, ne olmuş! Ve işte ağlıyorum... Sen de öldürdün! Kardeşler, dostlar, hemşeriler! Koskoca bir kuşak