“Yorgun Anılar Zamanı kadının ve erkeğin çok uzun zamandır süren, çok yaygın, bu nedenle normalmiş gibi algılanan yalnızlıklarının öyküsü; yaşanamamış sevgilerin öyküsü...
Kar üzerinde kan lekeleri, tek gözlü ceviz ağaçları, kuş doğuran karıncalar, kilise çanları, dile gelen kesikbaşlar, sokak ortasında inciri ikiye bölüp yiyen kadınlar, sıkı sıkıya kapalı naylon perde
Siz kadınlar, iyi bilirsiniz aşkı,Konuşalım sizinle sevdiğim kadını,Ona övgülerin sonu yoktur elbette,Yine de rahatlamak isterim bir nebze.Ne zaman düşünsem onun letafetini,Aşk içimde öyle bir...
Ne de olsa kapıyı çalana bütün kapılar açılır.Rica eden, kendisine yardım edileceğini bilir.Teselli eden, vakti geldiğinde kendisinin de teselli edileceğini bilir.Bütün bunlar beklediğin bir anda...
Brandenburg’da bir göl kıyısında genç bir mimar hayallerinin evini inşa eder. Ne var ki ev bireysel felaketler, siyasal çalkantılar ve ideolojik dönüşümlerle gölgelenen şiddet dolu, karanlık bir tari
Hanım Ana’nın ölümlü olduğu, Peder Antonio Isabel’in ileri yaşından gelen sezgilerinin dürtüsüyle sürekli uyarılmış olan bizzat Hanım Ana’nın ve kalabalık aile bireylerinin dışında, hiç kimsenin aklı