1930’ların başlarında Yeni Gün gazetesinde yayımlanan bu yazılarda İstanbul’un ve sosyal hayatımızın geçirdiği hızlı dönüşüm, Fatih Çarşambalı Hanife Hanım’ın şahitliğiyle anlatılıyor. Mahmut Yesari’
“Bu bir hastanın yol notları, rüzgârlı, karanlık bir sonbahar gecesiyle başlar.İstanbul’un denizini sinirli, ufuklarını mürekkep gibi siyah ve Üsküdar taraflarının göklerini uzak bir yangının hafif k
Ahmet Haşim’in yazılarından alınacak estetik haz elbette her devirde son derece yüksektir ancak bu yazılar bize aynı zamanda erken Cumhuriyet döneminin güncel meselelerini öğrenme, o yılların şehir h
“Osman Cemal, İstanbul’un her köşesini bilirdi. Her sınıf halkı tanırdı. Bazı insanlar maziye saplanıp kalırlar. Osman Cemal eskileri tanıdığı kadar yenileri de tanımak için gözünü ve kulaklarını aça
Palavracılar, dolandırıcılar, zamparalar, âlemciler, mirasyediler…Mahmut Yesari, kıvrak kalemiyle İstanbul’un bu “antika” tipleri arasında geziniyor. Her birini ince ince allayıp pullayarak tanıtıyor
“Evvel zaman içinde, ahir zaman içinde…Bu başlangıç bugünkü Hindistan’a çok yaraşıyor, çünkü içinde Einstein’ın izafiyet nazariyesini hatırlatan bir şey var. Bir vaka en eski bir devre yahut yüzlerce
Hicvi ve dolayısıyla mizahı; toplumsal yozlaşmayı, kurumların bozulmasını, insanlar arasındaki bitmek bilmeyen çekişmeyi ve adaletsizliği anlatmak için bir silah olarak gayet iyi kullanan Hagop...
Ahmet Haşim’in yazılarından alınacak estetik haz elbette her devirde son derece yüksektir ancak bu yazılar bize aynı zamanda erken Cumhuriyet döneminin güncel meselelerini öğrenme, o yılların şehir h