Şampiyonanın bir başka sürprizi de Türkiye’ydi. Hiç kimse bu ülkenin önemli bir başarı elde edeceğine inanmıyordu. Dünya kupalarından elli yıldır uzaktı. Brezilya’ya karşı oynadığı ilk maçta hakemin
Kafamdaki romanı yazmak için işimden ve oğlumdan vakit ayıramıyorum, ama üzüldüğüm de yok. Bu koşullarda vaktim olsa da istediğim gibi yazacağımı sanmıyorum. Köyde, sessizlikte, üstünde dura dura çal
Odam uzaktı. Bir park çıktı önüme. Elmayı çıkardım. Sanki küfeden aldığım değildi bu, kırmızılı yeşilli iri bir elmaydı. Karşıdaki otların içine fırlattım. İçimde teneke borudan çıkan dumanı gördüğüm
1968. Prag’da Sovyet tankları. Prag Baharı’nın sonu gelmiştir. Yurdundan ayrılan pek çok göçmenden biri de Irena’dır. Kocasıyla birlikte Paris’e yerleşen Irena, onun ölümüyle yalnız kalır. Kendine...
Ölüme dair aklımda şöyle bir beyit var:Benim de bir namazlık saltanatım olacakO musalla taşında.Bir şiirin sonu olabilir. Fakat üstünü getirmek zaman ve hava meselesidir. Şimdiyse, gözlerimle, elleri
“Yavaşlık kıssasından çıkan hisse şu: Yavaşlık ile hatırlama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Bir şey hatırlamak isteyen yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü
Bir oteli yönetmekle bir kurumu, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi aslında. İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu...