Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Lucien Fleurier, varoluşsal bir kriz yaşar ve hayatında bir anlam bulmak amacıyla arayışa koyulur. Önce bohem çevrelere girerek eşcinsel bir ilişki deneyimler, ardınd
1942 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın tam ortasında, Brezilya’nın Petropolis kentinde karısıyla birlikte intihar eden ama insanlara “yarın”ı beklemeleri gerektiğini söyleyerek bir yandan da umudu sav