Berlin’de yeni bir hayat kurmaya çalışan Paul Wendland Kück’ün hayatı, annesinden gelen bir telefonla bambaşka bir seyre girer: “Kuzey’in Rodin”i olarak anılan heykeltıraş dedesinden yadigâr evleri,
Gelişmenin zaman diziniyle bir ilgisi varmış gibi, yaşadığımız zamanın olumsuzluklarına nedense her defasında şaşar dururuz; 21. yüzyılın, 20.’sinden daha iyi olması gerekirmiş gibi, ya da 19. yüzyıl
Edep Ya Hû, tarihimizin gizemli, şaşırtıcı, rengârenk sayfalarından yola çıkılarak kurgulanmış, zengin hayal gücüyle yazılmış bir roman. Her satırı sonsuz bir merakla okunan Edep Ya Hû’nun kahramanı,
‘‘Neye kızdığımı tam olarak bilemiyordum. Öfkeliydim, çünkü annem kendini onun yüzünden öldürmüştü. Öfkeliydim, çünkü ailemiz dağılmıştı. Öfkeliydim, çünkü bizi yalnız bıraktığı için anneme yönelteme
Akdeniz’in ortasında, Sicilya Adası’na bağlı ıssız bir deniz feneri: San Lorenzo. Dış dünyayla bağlantı kurmadan bu kayalık adacıkta haftalar, hatta aylar geçiren bir gönüllü sürgün: fenerin bekçisi
XLI. Beni izleyin.
XLII. Dünyayı kendimizden sakınarak namusumuzu kurtarmanın şanlı yürüyüşünü birlikte başlatalım. Gel.
XLIII. Utançtan bin kez ölmek yerine bir kez adam gibi ölmek için gel. Yüce Ta