1971’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Şilili şair Pablo Neruda, sadece edebiyatıyla değil politik geçmişi ve siyasi görüşleriyle de dönemine damgasını vurmuştu. Belki de özellikle bu yüzden Latin Amerika’nın bir diğer (hatta birçoklarına göre en) büyük ismiyle, Jorge Luis Borges’le daimi bir çatışma içinde olduğu söyleniyordu. Arjantinli gazeteci Rita Guibert, Neruda’yla yaptığı bir söyleşide bu konuyu açıktan açığa sormuştu:
Borges’le aranızda bir çatışma olduğu söyleniyor.
Borges’le aramda olduğu söylenen çatışma temel bir çatışma değil; belki yaklaşımlarımızda düşünsel ve kültürel bir farklılık olduğu söylenebilir. Hiç kuşkusuz, hoşgörüyle tartışabiliriz. Benim düşmanlarım başka, yazarlar değil. Benim düşmanlarım emperyalizm, kapitalistler ve Vietnam’a napalm bombası atanlar. Borges değil.
Borges’in yazdıkları için ne düşünüyorsunuz?
Borges büyük bir yazar, müthiş! İspanyolca konuşan tüm halklar Borges’in varlığından onur duyuyorlar. Özellikle de Latin Amerikalılar. Çünkü Borges’ten önce Avrupalı yazarlarla karşılaştırılacak pek az yazarımız vardı. Büyük yazarlarımız vardı, ama Borges gibi evrensel bir yazara pek az rastlanıyordu. Onun en büyük olduğunu söyleyemem, ama Avrupa’nın dikkatini ve entelektüel merakını bizim ülkelerimize yöneltmesini sağlayan o oldu. Bütün söyleyebileceğim bu. Herkes Borges’le kavga etmemi istiyor diye onunla kavga edecek değilim. Eğer o bir dinozor gibi düşünüyorsa, bunun benim düşüncemle bir ilgisi olamaz. Ben onun modern dünyada olup biten hiçbir şeyi anlamadığını düşünüyorum, o da benim hiçbir şeyi anlamadığımı düşünüyor. Demek, anlaşıyoruz.
Anlaşmazlık üzerine anlaştıklarını söyleyen Neruda’nın bu iğneli yanıtını Borges’in de takdir edeceğini düşünmemek elde değil. Guibert’in söyleşisinden kesitler, Neruda’nın Kuruntular Kitabı’nın girişinde yer alıyor.
Kaynak: Pablo Neruda, Kuruntular Kitabı, çev. Alova, Can Yayınları, 2011.