Yüzmeyen ya da yüzdürülmeyen bir gemide yaşamanın doğal sonucu olmalıydı bu. Artık gün saymıyor, hesap yapmıyorum. Her şeyi oluruna bıraktım. Yine bir koyda demirdeyiz; adı, yeri, varacağımız limana
Dostoyevski’nin ilk dönem öyküleri... Daha önce yayımladığımız Beyaz Geceler ve İkiz gibi uzun öykülerden sonra Dostoyevski, kısalı uzunlu bir dizi metin kaleme almıştı. “Dokuz Mektuplu Roman”, “Yufk
Gövdem parçalanmış gibi, iki dünya arasında mıydım ne?Ruhum bir beden seçip içine gireyazsa.Her gün gittim geldim dört saat yolla birlikte beş.Evlerde odalarda şehirlerde sokaklarda hastanelerde.Ateş
“Buradayız! Size çiçek isimleri sayıp, romantizmi, oradan aşkı, oradan bağrı yanık yanık sızlatan sevdayı, hadi hiç olmadı belki sevgiyi anlatmak için değil! Hayır!Size burada çiçekleri de hayvanları
Stefan Zweig’ın en ünlü öykülerinden biri olan Amok Koşucusu, kendi ölümüne doğru koşan bir doktorun yıkımını ele alır.Tutkulu yaşamların yazarı Zweig, bir başyapıt niteliğindeki öyküsüyle aynı adı t
Eleştirmen Leah Hager Cohen şöyle diyor: “Öykülerini okurken, ‘Munro benim aklımdan geçenleri nasıl bilebilir?’ diye düşünüyorum. Aslında Munro’nun yaptığı, büyük bir alçakgönüllülükle bir duyguyu pa
Servet Hanım o gece hiç uyuyamadı. Bağışlayamama, olanca acılığıyla zehirliyordu onu. Onu yaşatmamışlardı, onu sevmemişlerdi, onu hasta etmişlerdi, kocası ve çocukları. Hiçbirinin umurunda değildi Se
Ben dinledikçe onlar anlatıyorlardı. Parasızlık çekiyorlardı, çocukları üniversiteyi kazansın istiyorlardı, işlerinden kovuluyorlar, birbirlerine kazık atıyorlar, ihbar ediyorlar, çalıyorlardı...