Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım.Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret,doğurmaya mahkûm,çocuklarını kaybetmekle mühürlü,yalnız, yapayalnı
Sıra üçüncü ve son atlayışımda. Derin bir nefes alıp ilk adımımı atıyorum ateşe doğru. Bu kez biraz daha yükseğe zıplıyorum, ateşin değip geçen sıcaklığı siyah pantolonumun bileklerimi açıkta bırakan
Yüzmeyen ya da yüzdürülmeyen bir gemide yaşamanın doğal sonucu olmalıydı bu. Artık gün saymıyor, hesap yapmıyorum. Her şeyi oluruna bıraktım. Yine bir koyda demirdeyiz; adı, yeri, varacağımız limana
Dostoyevski’nin ilk dönem öyküleri... Daha önce yayımladığımız Beyaz Geceler ve İkiz gibi uzun öykülerden sonra Dostoyevski, kısalı uzunlu bir dizi metin kaleme almıştı. “Dokuz Mektuplu Roman”, “Yufk
Orada oturmuş her şeyi tersine çevirebilir miyim, diye düşünüyordum. Bu mümkün müydü? Altımda çırpınan suya baktım. Dipteki midyelere, sağa sola kıvrılan yosunların arasında gizlenen küçük balıklara
Stefan Zweig’ın en ünlü öykülerinden biri olan Amok Koşucusu, kendi ölümüne doğru koşan bir doktorun yıkımını ele alır.Tutkulu yaşamların yazarı Zweig, bir başyapıt niteliğindeki öyküsüyle aynı adı t
Su yoksa, hayat yoksa aşk da olmaz diyordu. Ben Metin’e üzülüyordum habire. Bu kız onu üzecekti. İstiyordum ki ben üzüleyim. Metin unutsun Hülya’yı, ben seveyim. Çölü değil de evimizin karşısındaki g