Kuru ve soğuk gecenin derinliklerinde, artsız arasız biçimde binlerce yıldız oluşuyor ve hemen kopan ışıl ışıl buz parçaları ayrımsanmaz bir biçimde çevrene doğru kayıyordu. Janine bu akıp giden ateş
Gogol’ün, dönemin yozlaşan bürokrasisine serzenişte bulunan Puşkin’in sözlerinden esinlenerek yazdığı, resmî kurumların çatıları altında gayriresmi durumların yaşandığı bir güldürü Müfettiş.Çarın ısl
Çağdaş bir Çehov olarak tanımlanan Alice Munro, bu kitabındaki soluksuz okunan dokuz öyküsüyle de gerçekten günümüzün en usta öykü yazarlarından biri olduğunu kanıtlıyor.
Nefret, Arkadaşlık, Flört,
Kör olsaydım neleri yitirirdim sonsuzca? Sağır olsaydım ya da dilsiz? Burnum hiç mi hiç koku almasaydı ne yapardım? Kolsuz biri olmak nasıl bir şeydi acaba? Bense yürüyemiyordum, ayaklarım yok hükmün
Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni.Çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babanın hayaletiyle...
Ben dinledikçe onlar anlatıyorlardı. Parasızlık çekiyorlardı, çocukları üniversiteyi kazansın istiyorlardı, işlerinden kovuluyorlar, birbirlerine kazık atıyorlar, ihbar ediyorlar, çalıyorlardı...
Franz Kafka’nın 1915’te yayımlanan Dönüşüm adlı öyküsü, yazarın, anlatım sanatının doruğuna ulaştığı bir eseridir. Küçük burjuva çevrelerindeki yozlaşmış aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına...
Değerli roman ve öykü yazarımız Pınar Kür, öykülerini bir yapı ustasının dikkatiyle kuran yazarlarımızdan. Edebiyatın her şeyden önce bir yapı sorunu olduğunu bilen, dağınık anlık izlenimlerin kolay