Nehrin öbür yakasına geçtiklerinde hava kararmak üzereydi, köprünün başındaki askerin pasaportları kontrol ettiği yerde bir çuval patates, üç adet soba borusu ve bakır bir çaydanlıktan ibaret yükleri
O akşamüstünden sonra anlatacaklarımda ne bir baba figürü ne mahrem sevişmeler ne de sınır tanımayan küfürler var. Ne de, başörtülü kadın, tuhaf saplantılar ya da Yeşil Köşk’ün lambası. Willys’i, Cin
Özcan Karabulut, son yıllarda sesini duyuran öykücülerimizden. Kendine özgü üslubuyla, yalnızca aşkları değil, toplumsal gerçekleri, siyasal çalkantıları ve başkaldırıları anlatırken bile şiirsel kal
Özcan Karabulut, on beş yıldır edebiyat dünyasında kendine yer edinmiş bir öykücü. Öyküleriyle ve öykü kitaplarıyla çeşitli ödüller aldı. Baştan Sona Yalnızlık da, 1998 Sabahattin Ali Öykü Yarışması’
Yazmak, bir yanıyla intiharın kıyısında dolaşmak, bir uçurumun başında dans etmek, bir yanıyla küçük bir yelkenliyle açık denizlere açılmak gibi bir şey. Derinlerde çözemediğim bir şey var, beni kend
Ve sonra gözleri kuzgunlar tarafından oyulmuş bir darağacı mahkûmunun perişan hayâli ortalarda bir yerlerde belirip kayboldu.
Kargalar hatırlıyorlar mıydı acaba?
Bir zaman önce bu meydanda kurulan
Aşkın Halleri, temel izleği aşk olan öykülerden oluşuyor. Ancak, Özcan Karabulut’un çoğu öyküsünün aksine, buradaki öyküler, siyasal artalan üzerine oturtulmamış; siyasal söylem taşımıyor, yalnızc