1966 yazı, alışılmışın dışında soğuktur. Küçük Doğu Alman kentinde kömür yoktur. İnsanlar üşür. Bu soğuk yaz günlerinde bir çocuk dünyaya gelir. Adını Toto koyarlar. Hermafrodittir, kimse onu istemez
Anlık bir dikkatsizlik, apansız bir tesadüf, yanlış bir adım – fatum mu yoksa fortuna mıdır bu: Kader mi ağlarını örmüştür, talih mi küsmüştür? İnsan özgür değil midir?
F’nin bütün meselesi bu.
Eko
Dört Ev, Hep Hasret bir İsrail romanı. Toplumsal çatışmaları ve parçalanmışlığıyla İsrail’i; özlemleri, aşkları, tutkuları ve kavgalarıyla İsrail’in insanlarını resmeden bir roman. Dört ev: Iraklı gö
“Dünyanın en büyük çölünün hâkimi, ona kollarını açmıs gibiydi. Onu sadık bir âşık gibi bekliyordu... İnancını hiçbir şüphenin sarsamayacağını düşündü: Nil’in kızıydı o.”
1800’ler, Ortadoğu...
Koca
“Arkamızda deniz, önümüzde düşman! Ya zafere ya cennete!”
... diye haykırır ordusuna, efsanevi Arap komutan Tarık Bin Ziyad, Hispania’ya çıkıp gemilerini yaktıktan sonra. Ancak tarihin bu en büyük
Geldiğim yerde, yarın bir gün, insan hıçkırıklarının yerine tasların çığlığı duyulacak.Gilbert Sinoué’nin Ortadoğu’nun yakın tarihini fon olarak kullandığı ikilinin son kitabı Taşların Çıglığı, Nâsır