Hissedilen ne lodos sıcağıydı ne de kavurucu bir sıcak; yalnızca sıcaktı. Sanki esintiye, kenar mahallelerin sararmış duvarlarına, çimenlere, el arabalarına, kapılarında yolcuların üzüm taneleri gibi
“Kendini özgür hisseden bir mahkûmdu aslında. Özgür hissetmekle özgür olmak farklıydı. Özgürlük ancak bunun için bir bedel ödersen, direnirsen geliyordu. Oysa kendisi Kara İzzet Paşa’ya mahkûm olmuş,